İYİ OLANIN TARİFİ

Son kertede,
“iktidar-direnç” ikiliğinde direnci belirleyen, daima iktidar olmuştur. Çünkü
direnç grupları tekrardan belirtmek gerekirse özellikle Marxistler özelinde
toplumsal muhalefetini; kötünün yani iktidarın, yani kapitalizmin ne olduğu
üzerinden yola çıkarak ortaya koyar. Bu da kapitalizmin yahut iktidarın
karakterize ettiği bir “direnç” den başka bir anlam ifade etmemektedir.
Foucault iktidar- direnç meselesini şu sözlerle
açıklığa kavuşturuyor: “İktidar ilişkileri kaçınılmaz olarak direnişe yol açar,
her an direniş çağrısı yapar, direnişe imkân tanır ve direniş imkânı olduğu için,
tahakküm uygulayanın iktidarı çok daha fazla kurnazlıkla tutunmaya çalışır.” Foucault
da bana hak verircesine iki önermenin altını kalınca çiziyor. Birincisi,
iktidar zaten direnç yaratır ve direnişe imkân tanır, ikincisi ise iktidarın
çok daha fazla kurnazlıkla tutunmaya çalıştığıdır. Marxistlerin iktidarın bu
kıskacında sıkışmalarının şüphesiz ki birçok sebebi var; ancak kanımca Foucault
şu iki postulatıyla bunu çok daha net özetliyor: A. Muhalifliğe, bir ideoloji
vermek ne derece anlamlıdır ki ben muhalifliğe araçlar yüklenmesini gerekli
bulmuyorum B. İktidar ne herhangi bir sınıfın, bir grubun, bir odağın
tekelindedir ne de kaynağı tek bir noktadan yayılır.
Kötünün
ne olduğunun betimlenmesi üzerine buradan hareketle iyi olanın tarifinin ve
iktidardan bağımsız bir direnç uygulamasının tarihsel önemimin kuşkusuz bir
başka boyutu daha var. O da tarihin hangi taraftan ilerlediği sorusudur. Marx Felsefenin
Sefaleti’nde “tarih kötü taraftan ilerler ” demişti. Nitekim tarih, Marx’ ın
dediği gibi adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün ikna gücüyle değil; krizlerin, savaşların, sınıf çatışmalarının
ekseninde ilerliyor. Kuşkusuz ki bu tartışma Hegel’den Marx’ a, Marx’dan Balibar’
a, Balibar’dan Benjamin’ e kadar uzanan tarihsel ilerlemecilik tartışması.
Ayrıca bu tartışma ancak başka bir yazıda ayrıntılı bir biçimde ele
alınabilinir. Yine de küçük bir parantez açmak gerekirse Marx’ın bu sözlerini
Hegel’in “ tarihi gelişmenin rasyoneli ağır basacak ve kötüden iyi doğacak”
önermesine ilişkin verdiği bir cevap niteliğindeydi.
Montesquieu sanki bu tartışmaya yıllar öncesinde metafiziksel
minvalli bazı önermeleriyle katkıda bulunmuş. Montesquieu cumhuriyetçi,
monarşik ve despotik olmak üzere üç
hükümet tipolojisi yaratır. Birincisi, cumhuriyet ya da demokrasi: halk kütlesi
veya aristokrasi veya oligarşi en üst erki elinde tuttuğu zaman. İkincisi,
monarşi: prens belli temel yasalarla uyum içinde yönettiği zaman.
Üçüncüsü, despotik: devlette böyle temel yasalar veya yasa koyucular ve yasa
koruyucular olmadığı zaman. Cumhuriyetçi hükümetin ilkesi yurttaşlık erdemidir;
monarşik hükümetin ki onur ve despotizmin ki ise korkudur. Montesquieu, hakkın, eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün geçerli
olmadığı despotik devlet tarifinde hükümdarın yani fiziksel dünyanın mutlak
gücünün sınırlayıcısını din olarak belirlemektedir. Despotik devlette kurallara
ve yasalara bağlı olmayan yönetim vardır. İşte tam bu noktada Montesquieu dine
Merton’cu analizle söylemek gerekirse açık ve kapalı işlev tadında bir
fonksiyonellik kazandırmaktadır. Yani din, kanunların bittiği veya eksik
kaldığı yerde başlar diyor Montesquieu.
Ona göre ancak din kuralları değişmez, çünkü amacı tek ve değişmez bir
mükemmelliğe, "en iyi" ye yöneliktir; oysa kanunların amacı,
gerçekleşmesi mümkün türlü 'iyi" lere yöneliktir. Dolayısıyla Montesquieu,
akıl insanları iyi olmaya zorlar ve o akıl Tanrı’yı da iyi yaratır demektedir. Fakat
Montesquieu’nun unuttuğu bir durum var Max’ın dediği gibi “tarih asla iyi
taraftan ilerlemez, kötü taraftan ilerler”.
Walter Benjamin ise; Hegel ve Marx’ ı her şeyi kötülüğün üzerine inşa etmekle suçluyor ve “ tarih kötü taraftan ilerlemez, tarihin kötü tarafı ilerler ” diyor. Tarihin kötü tarafı ilerliyorsa Tanrı’nın da kötü tarafı ilerliyor demektir.
Walter Benjamin ise; Hegel ve Marx’ ı her şeyi kötülüğün üzerine inşa etmekle suçluyor ve “ tarih kötü taraftan ilerlemez, tarihin kötü tarafı ilerler ” diyor. Tarihin kötü tarafı ilerliyorsa Tanrı’nın da kötü tarafı ilerliyor demektir.
Marxistlerin temel yanılgısı olan “iyi” nin kötüden
hareketle tarifi meselesi, gösteriyor ki tarihin hangi tarafı ilerliyor,
tartışmalarının bir tezahürü olarak gerçekleşmektedir. Evet, Benjamin’ in
dediği gibi “ tarihin kötü tarafı ilerler” fakat bu demek değildir ki “kötü”
den bağımsız bir “iyi” nin tarifi yapılamasın.
Emre Özcan
eozcan@baskent.edu.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder